25 Şubat 2013 Pazartesi

DOĞRU NEFES ALMA VE KASLARI GEVŞETME


Doğru Nefes Alma
 
Uygulama:
Divan, yatak, uzun koltuk gibi rahat bir yere sırt üstü uzanın Karnınıza kitap koyun ve diyafram nefesinizi hissedin (nefes alıp verdikçe kitabın yukarı aşağı hareket ettiğini görün). Bu, diyafram nefesidir. Bu yöntemle nefes alıp vermeyi ayakta da deneyin.
Ayakta ya da yatarak nefes alır verirken; bir birimlik zaman diliminde nefes alın, iki birimlik zaman diliminde içinizde tutun ve dört birimlik zaman diliminde nefes verin.
Bu nefes egzersizini gün içinde sabah ve akşam on kez yapın.
Uykuya dalmakta zorlanıyorsanız yattıktan sonra 21 kez egzersizi yapın.

Nefes Egzersizi Neler Sağlar?
* Rahatlamayı arttırır gerilimi azaltır.
* Kendinizi daha neşeli ve canlı hissedersiniz.
* Beyninize daha çok oksijen gider beyin kapasitenizi daha verimli kullanırsınız.
* Duygularınızı daha rahat kontrol edersiniz.
* Sabahları daha dinç kalkarsınız.
* Vücut direnciniz artar.
 
Sabah egzersizini temiz ve açık havada yapın; açık bir pencere önü ya da balkon bile olabilir.

Kasları Gevşetme
Birisinin gerilim yaşadığını nasıl anlarsınız? Gerilimdeki birisinin genellikle alnı kırışmış, kaşları ise çatık olur.  Aslında tüm kaslarımız gerginken gerilir ama yüz kaslarımız çok göz önünde olduğundan en önce onları fark ederiz. Kasları gevşetmenin en iyi yolu bölgesel kasları gerip serbest bırakmaktır. Kaslarımızı nasıl gevşetebiliriz?

Uyarı: Bir sandalyeye dik olarak oturun ve tüm uygulama süresince burundan nefes alın, ağzından verin.
 
Uygulama:
* El kaslarını ger ve yavaşça serbest bırakın
* Kol kaslarını ger ve yavaşça serbest bırakın
* Omuz kaslarını ger ve yavaşça serbest bırakın
* Boyun kaslarını ger ve yavaşça serbest bırakın
* Bacak kaslarını ger ve yavaşça serbest bırakın
* Kalça kaslarını ger ve yavaşça serbest bırakın
* Karın kaslarını ger ve yavaşça serbest bırakın
* Ayağa kalkın
* Tüm vücudunu ger ve yavaşça serbest bırakın
* Birkaç kez tüm vücudunu ger ve yavaşça serbest bırakın


www.serkanozkan.com.tr     www.okunlp.com

0 532 492 26 20

9 Şubat 2013 Cumartesi

NEREYE GİTTİĞİNİ BİLMİYORSAN GİTTİĞİN YERİN BİR ÖNEMİ YOKTUR

Hayat, tercihler silsilesinden oluşmuş bir süreçtir. Yaptıklarımız/yapmadıklarımız, yapabildiklerimiz/yapamadıklarımız hayatımız boyunca karşılaştığımız kavşaklarda tercih ettiğimiz yönleri, yolları belirler.

Hepimiz hayattan bir şeyler istiyoruz. Kim refah içinde sağlıkla yaşamak istediği gibi harcayıp istediği mekânlarda yaşamak istemez ki? Ancak, iyi şeyler istiyorsanız, iyi şeyler vermelisiniz. “Ne istiyorum”un karşılığı, “ne vereceğim”dir. Bugün aldığınız sonuçlar geçmişte yaptıklarınıza dayanır.

Yarın, geçmişteki tercihlerinizden ötürü pişmanlıklar yaşamak istemiyorsanız yol haritanızı belirlemelisiniz.
Yol haritası dört temel kavram içerir: Hedef, farkındalık, esneklik ve sonuca ulaşma.

Hedef: Hedefi belirlemek, hedefe ulaşmak için ilk adımdır. Örneğin bir taksiye bindiniz. Taksici sordu: “Nereye abi/abla?” Cevabınız, “Nereye olursa” mı olur? Yalnız, unutmayın ki hedefi net olarak bilmek, onu gerçekleştirmeye yetmez.

Farkındalık: İncirlatı’nda Özdilek önünde bir arkadaşınızla buluşacaksınız. Taksiciye, “Beni İnciraltı’na götür” dediniz ve diyelim ki siz şu an Alsancak’tasınız. Taksici, Alsancak Garı yönüne döndü. Taksiciyi yanlış yöne gittiği için hemen uyarmaz mısınız? Eğer uyarıyorsanız, gittiğiniz yolla ilgili bir farkındalığa sahipsiniz demektir.

Esneklik: Sahil yolundan İnciraltı’na doğru gidiyorsunuz ve Göztepe’ye geldiniz. Yol kaza nedeniyle kapanmış. “Buraya kadarmış” deyip geri mi dönersiniz? Yoksa Mithat Paşa Caddesi’ne girip Üçkuyular’dan geçerek İnciraltı’na gitmeyi mi denersiniz?

Hedefe ulaşma mücadelesinde belirlediğiniz yol ya da yöntemlerde bir sorun çıktığında yeni yol ve yöntemler bulma çalışmasına ‘esneklik’ denir.

Sonuca Ulaşma: Tüm engelleri aşarak İnciraltı’na kadar geldiniz. Özdilek’in bulunduğu yere gelip arkadaşınızla buluşmadıkça hedefinize tam ulaşmış sayılmazsınız.

BAŞARI

Başarı kendiliğinden gelmez, başarıyı elde etmek için akıl, çaba ve süreklilik gerekir.
Başarmak için;

* Dilemelisiniz
* İstemelisiniz
* Etkin ve uygulanabilir bir çalışma programınız yani yol haritanız olmalı
* Rahatlamalısınız

Dilemek: Dilemek serbesttir, her şeyi dileyebiliriz. Dilemek önemlidir, hedefi belirler ama sadece dileyerek hiçbir şey elde edemeyiz.

İstemek: İstemek ile dilemek arasında temel bir fark vardır. İstemek; sorumluluk almak, istediğimiz şeyler için zaman, para, enerji… harcamayı göze almak demektir. Herkes bir şeyler diler ama gerçekten isteyen ve bu isteği doğrultusunda fedakârlık yapmaya hazır olanlar kazanır.

Yol Haritası: İstemek yeterli midir? Hayır! İsteğinize ulaşmak için bir planını, yol haritanız olmalıdır. Etkin ve gerçekçi bir planınız yoksa stres altında kalırsınız. Hem ister hem de bu isteğinize ulaşmak için gidilecek yolu kaybedersiniz. UYGULANABİLİR PRATİK VE GERÇEKÇİ bir planınız yani çalışma programınız olmalıdır. Bu program başlangıçta sizin şu anki durumunuza uygun olmalı temposu yavaş yavaş artmalıdır.
İnsanlar aynı saati söyler ama aynı zamanı yaşamazlar. Zaman hem kişisel bir şeydir hem de size ait değildir. Kullanım hakkı size ait olan bir emanettir.
Umutlu ve umutsuz insanlar arasındaki temel farklılıklardan biri de umutlunun bir planı yol haritası varken diğerinin olmamasıdır.

Etkin ve Uygulanabilir Bir Çalışma Programı Nasıl Hazırlanılır?

Her insan bir diğerinden farklı olduğuna göre her insanın da gerek öğrenme stratejisi gerekse çalışma programı bir diğerinden farklı olacaktır. Bu nedenle bir öğrenci için makul ve kabul edilebilir bir program bir diğerinde işe yaramayabilir. Başarılı bir ders çalışma ortamı için olmazsa olmaz temel ihtiyaç ne istediğini bilen istekli bir öğrencidir.
45-50 dakikalık çalışma periyotları ve 10-15 dakikalık dinlenme periyotları içeren esnek, elde olmayan nedenlerle oluşan aksamanın bir sonraki günün programını bozmadığı, günlük veya haftalık toplam çalışma süresinin belli olduğu, günün rahat ve uygulanabilir saatlerini içeren öğrencinin uyku kalıbını dikkate alan bir program olmalıdır.
 
Öğrenciler genellikle birkaç günden fazla uyamayacakları ağır programlar hazırlarlar sonra da programa uyamadıkları için bizzat kendilerine karşı mahcup ve yenilmiş olma duygusu yaşarlar. Örneğin günde beş saatlik bir çalışma programı hazırlayan bir öğrenci dört buçuk saat çalıştığında programa uymamış olacaktır. Oysa dört buçuk saat çalışmıştır. Öyleyse bir program hazırlarken her şeyden önce gerçekçi olmalı kendimizi tanımalıyız. Uyulamayan bir program ne kadar mükemmel olursa olsun başarısızdır.
 
Çalışma programınızda mutlaka ödüller ve cezalar da olmalıdır. Örneğin cumartesi günlerinize çalışma koymayınız ve hafta içi programınıza uyduğunuz sürece cumartesi istediklerinizi yapınız (ödül). Ancak herhangi bir nedenle hafta içinde programa uyamadığınızda yapamadığınız çalışmaları cumartesine aktarınız ve arkadaşlarınızla gezmekten, sinemadan, kafelerden mahrum kalınız (ceza).
 
Programınızı mutlaka iki haftada bir gözden geçiriniz, uyulamayan kısımları değiştiriniz günlük çalışma süresini ihtiyaç duyuyorsanız arttırınız.

Rahatlamak: Hepimizin rahatlamak için kullandığı bazı yöntemler vardır. Spor yapmak, hobilerimizle uğraşmak gibi. Zorlu sınav sürecinde rahatlama yöntemlerini kullanmayı ihmal etmemelisiniz. Baltanızı sürekli bilemek amacınıza daha kolay ulaşmanızı sağlar.

Gerilim anında hafıza devre dışı kalır. En temel bilgileri bile kimi zamana hatırlayamazlar. Bilgi yarışmasındaki insanlara bakın. Rahat olanlar üst sorulara kadar kaygısızca ilerlerken gergin ve heyecanlı olanlar diğerlerinden fazla donanıma sahip bile olsalar ilk sorularda takılmaktadırlar. Rahatlamak vücudun enerjisini arttırırken gergin insanlar sadece kendilerinin değil, yaydıkları negatif enerji nedeniyle çevrelerindekilerin de enerjisini emer, onları da kötü etkilerler. Rahatlama insanın beyin gücünü üst noktalara taşır. Ancak RAHATLAMA ASLA BOŞVERMİŞLİK değildir.
 
Gülmek dünyanın en masrafsız makyajıdır. Gerçek gülüş, sağlığa mükemmel bir katkıdır. Gülerken vücudumuz gevşer, her türlü mutluluk hormonu salgılanır. Bu hormonlar aynı zamanda acı ve ağrı kesmeye de yardımcı olurlar. Gülmek, uykusuzluğa da iyi gelir.
 
Gerilimdeki birinin rahatlaması mümkün değildir. Önce gerilimi azaltmalıyız. Bunun yöntemlerinden biri doğru nefes almak ve diğeri ise kasları gevşetmektir.

                   www.serkanozkan.com.tr            www.okunlp.com


EĞİTİM KOÇLUĞU NEDİR?

Eğitim koçluğu ile öğrencinin düşünme sistemi olumlu yönde gelişir, öğrenci içsel kaynaklarını daha etkili ve verimli kullanmasını öğrenir. Koçunun rehberliğinde öğrenci, kendini daha iyi tanır, hedefini doğru olarak belirleyip bunu gerçekleştirmek yolunda adımlar atar.
Kötü öğrenci yoktur, sadece kendine ve öğrenme yeteneğine güvenmeyen öğrenci vardır. Hepimizin kendine özgü bir potansiyeli vardır. Bu potansiyeli fark ederek ortaya çıkarmak öğrenci koçluğu çalışmasının özünü oluşturur.
 
Öğrenciler 5 ila 25 yaş arasındaki uzun sürede, gelecekteki meslek yaşamlarını hatta hayat tarzlarını oluşturmak için değişik kurumlarda öğretim görürler. Bir yandan da bu süreçte kişilik ve kimlikleri oluşur. Eğitim sistemimiz daha fazla öğretim ağırlıklıdır. Bu nedenle örgün eğitimde öğrencilerin kimliklerini bulma,  yeteneklerini saptama, isteklerini, amaçlarını, hedeflerini tespit etmelerinde ve sosyal kişiliklerini oluşturmalarında yeterince çalışma yapıldığını söylemek güçtür. Bu eksiklik öğrencilerin motivasyon güçlerini, azimlerini, kendi temsil sistemlerini, çalışma yöntemlerini, özgüvenlerini, becerilerini, dengelerini, performanslarını doğru yönlendirme ve kullanma konusunda kesinlikle aile ve okul dışında başka bir yol arkadaşına ihtiyaç duymalarına yol açmıştır.
 
Öğrencinin doğuştan gelen özelliklerinin ve temel aile yapısının üzerine kendi öz kimliğini oluşturma sürecinin en önemli dönemini yaşarken oluşan yalnızlık ve yöntemsizlik ilerideki hayatında çeşitli krizlerle karşısına çıkacaktır. Pek çok insan, hayatının orta yerlerinde yorulup, yürüdüğü yolun kendisine ait olmadığını düşünmeye başlar. Oysaki şekillenme sürecinde eğitimli danışmandan profesyonelce yardım alanlar daha doğru yöntemleri uygulayarak bu süreci başarıyla atlatırlar.
 
Öğrenci Koçu, öğrencinin kendi özbenliğini tanımasını sağlayıp, öğrenme teknikleri, hedef belirleme teknikleri, hızlı okuma ve okuduğunu anlama teknikleri ve diğer uygulama teknikleriyle, öğrencinin yaşama entegre olmasını, yolunu en baştan doğru çizmesini sağlar.

İNSANLARI BİRBİRİNDEN FARKLI KILAN NEDİR?

İnsanların geçmiş yaşantıları, aileleri, aileden, okuldan ve sokaktan aldığı eğitim süreci, kişilik ve karakter özellikleri, insanlardaki düşünüş ve davranış farklılıklarını oluşturmaktadır. İnsanların hayat karşısındaki tutumları üç ana grupta incelenebilir:
 
“Herşey Doğuştan”cılar: Yaşamlarındaki her şeyin nedeni olarak geçmişlerini, ailelerini, bulundukları ortamı… gösterirler. Onlara göre hayatlarının üzerinde herhangi bir kontrol güçleri yoktur. Herşey alınlarında yazılıdır ve onlar doğuştan onlara verilen yaşam rolünün pasif oyuncusudurlar. Dolayısıyla da çalışıp çabalamak sonucu değiştirmeyecektir. Herhangi bir olumsuzluk yaşadıklarında ya “Allahım ben bu dünyaya niye geldim?” diye sorarlar ya da “Şanssızlık benim anlıma yazılmış, bütün kötülükler terslikler beni buluyor.” diye sızlanırlar.
 
“Ben Yapmadım O/Onlar Yaptı”cılar: Bunlara göre olan bitende bunların hiçbir rolü yoktur. Herşeyi belirleyen çevresindeki diğer kişilerdir. Onlar zayıf almazlar öğretmenleri verir. Onlar evden geç çıkmazlar, otobüs kaçar. Onlar kıskançlıkları vıdıvıdılarıyla sevgililerini bezdirmezler sevgilileri onları terk eder. Onların kulakları sürekli dışarıya dönüktür başkalarını dinlerler, başkalarının talimatlarıyla yaşarlar.
 
Hayatı Kucaklayanlar: Onlara göre hayat, hilesiz bir para atışı gibidir. Nasıl ki bir parayı yüzlerce kez attığınızda yazı ve tura gelme şansı yaklaşık eşitse hayattaki olumlu ve olumsuz olayların miktarı da yaklaşık eşittir. Bu nedenle olumsuz olaylara takılıp kalmazlar. Düşseler de kalkmasını bilirler. İçlerinde bulundukları durumun nedeni olarak onu bunu, geçmişi, aileyi, okuduğu okulu… suçlayacaklarına başlarına gelenlerin nedenlerini kendileri ve kendi yaptıkları tercihler olarak görürler. Etraflarındaki insanlardan etkilendikleri gibi onları etkileyebilirler. Dün ve bugün arasındaki genetik ve sosyal ilişkileri reddetmezler ama bunun tamamen belirleyici olduğunu da düşünmezler. Kendilerini geliştirebilirler değişimin büyük ölçüde kendilerine bağlı olduğunu bilirler. Umutlu/Mutlu insanlardır.

PEKİ SEN, HANGİ GRUPTA YER ALIYORSUN?

                                   www.serkanozkan.com.tr           www.okunlp.com